"BENİ BU GÜZEL
HAVALAR.."
Beni
bu güzel havalar mahvetti,
Böyle havada istifa ettim
Evkaftaki memuriyetimden.
Tütüne böyle havada alıştım,
Böyle havada aşık oldum;
Eve ekmekle tuz götürmeyi
Böyle havalarda unuttum;
Şiir yazma hastalığım
Hep böyle havalarda nüksetti;
Beni bu güzel havalar mahvetti.
Böyle havada istifa ettim
Evkaftaki memuriyetimden.
Tütüne böyle havada alıştım,
Böyle havada aşık oldum;
Eve ekmekle tuz götürmeyi
Böyle havalarda unuttum;
Şiir yazma hastalığım
Hep böyle havalarda nüksetti;
Beni bu güzel havalar mahvetti.
Orhan Veli
Kanık
"NE
HASTA BEKLER SABAHI"
|
|
Ne
hasta bekler sabahı
| |
Necip
Fazıl Kısakürek
|
ALDIRMA
REİS
Sen
içerdeyken ben
Sinemalara gittim
Bütün filmlerini seyrettim
O sevdiğimiz artistin
Sen içerdeyken ben
Vita kutularında çiçek yetiştirdim
Sokakta top oynadım çocuklarla
Ayakkabılarımı eskittim
Sinemalara gittim
Bütün filmlerini seyrettim
O sevdiğimiz artistin
Sen içerdeyken ben
Vita kutularında çiçek yetiştirdim
Sokakta top oynadım çocuklarla
Ayakkabılarımı eskittim
Güneşe
karşı durdum sabahları
Geceleri bir başıma yıldızları bekledim
Annenin gönlüne su serptim
Aldırma dedim aldırma
Bir şarkı söyle bir dilek tut herkes için
Bir ada rüzgarı gibi
Sürtünerek geç hayata
Bir sarmaşık gibi tutun
Ve değer ver hatıralara
Aldırma dedim
Sen annesin, aldırma
Geceleri bir başıma yıldızları bekledim
Annenin gönlüne su serptim
Aldırma dedim aldırma
Bir şarkı söyle bir dilek tut herkes için
Bir ada rüzgarı gibi
Sürtünerek geç hayata
Bir sarmaşık gibi tutun
Ve değer ver hatıralara
Aldırma dedim
Sen annesin, aldırma
Sen
içerdeyken ben
Kiramı ödedim pijamalarımı giydim
Haber bültenlerini izledim
Gazetelerden kupon kestim
Sen içerdeyken ben
Sigara içtim, öksürdüm
Otobüse bindim
Fotoğraflarımıza baktım
Acıyan yanlarımı körelttim
Deniz kıyısında yürüdüm
Manavdan soğan aldım
Yeni çıkan şarkıları dinledim
Kafeste beslediğimiz kuşu saldım
Islık çaldım
Sen içerdeyken ben
Hep uyandım, sayıkladım
Kanadım boyuna
Takvimler aldım
Her gün bir yaprağını kopardım
Deli ayrılığın
Kiramı ödedim pijamalarımı giydim
Haber bültenlerini izledim
Gazetelerden kupon kestim
Sen içerdeyken ben
Sigara içtim, öksürdüm
Otobüse bindim
Fotoğraflarımıza baktım
Acıyan yanlarımı körelttim
Deniz kıyısında yürüdüm
Manavdan soğan aldım
Yeni çıkan şarkıları dinledim
Kafeste beslediğimiz kuşu saldım
Islık çaldım
Sen içerdeyken ben
Hep uyandım, sayıkladım
Kanadım boyuna
Takvimler aldım
Her gün bir yaprağını kopardım
Deli ayrılığın
Sen
içerdeyken ben
Gömleğimi ütüledim
Sobada elimi yaktım
Bir şiir yazdım
Bir hercai menekşe aldım çiçekçiden
Hani o alnına kader değmiş
Hani o dudaklarına deniz tuzu dokunmuş
Hani o erken vurulmuş
Gençliğimiz gibi dağıldım
Sen içerdeyken ben
Gömleğimi ütüledim
Sobada elimi yaktım
Bir şiir yazdım
Bir hercai menekşe aldım çiçekçiden
Hani o alnına kader değmiş
Hani o dudaklarına deniz tuzu dokunmuş
Hani o erken vurulmuş
Gençliğimiz gibi dağıldım
Sen içerdeyken ben
Bir
adını söyleyemedim
Şöyle bağıra bağıra
Bir yüzünü göremedim
Görüş günlerinde
Bir de eline değemedim
Bir de yüreğine
Söyle kucaklayamadım bir de
Ölümüne
Şöyle bağıra bağıra
Bir yüzünü göremedim
Görüş günlerinde
Bir de eline değemedim
Bir de yüreğine
Söyle kucaklayamadım bir de
Ölümüne
Sen
içerdeyken ben
Kapı kapattım, pencere açtım
Mutfakta oyalandım
Kanepede yattım
Hatta bir yolluk aldım odaya
Çok da kulak asmadım
Çok da koymadı bu bana
Alt tarafı içerdeydin
Alt tarafı bir yanımı alıp götürmüştün
Bir yanımı
Yani adamlığımı
Yani gözlerimin ferini
Yani canımı
Alt tarafı şarkılar ölecekti
Alt tarafı kanayacaktı kalbim
İşte sensiz
İşte nefessiz
İşte kimsesiz bir sesti alt tarafı
Her tarafı
Kapı kapattım, pencere açtım
Mutfakta oyalandım
Kanepede yattım
Hatta bir yolluk aldım odaya
Çok da kulak asmadım
Çok da koymadı bu bana
Alt tarafı içerdeydin
Alt tarafı bir yanımı alıp götürmüştün
Bir yanımı
Yani adamlığımı
Yani gözlerimin ferini
Yani canımı
Alt tarafı şarkılar ölecekti
Alt tarafı kanayacaktı kalbim
İşte sensiz
İşte nefessiz
İşte kimsesiz bir sesti alt tarafı
Her tarafı
Yıldızlar
yine oradaydı oysa
Yazdıklarım
Gözden kaçan o defter yapraklarında
Boş ver 128
Hayat bir gemi
Yürüt onu göreyim seni
Boş ver 128A
Boş veriyor ya
Aldırma reis
Reis aldırmıyor ya
Yazdıklarım
Gözden kaçan o defter yapraklarında
Boş ver 128
Hayat bir gemi
Yürüt onu göreyim seni
Boş ver 128A
Boş veriyor ya
Aldırma reis
Reis aldırmıyor ya
Bir
adını söyleyemedim
Şöyle bağıra bağıra
Bir yüzünü göremedim
Görüş günlerinde
Bir de eline değemedim
Bir de yüreğine
Şöyle kucaklayamadım bir de
Ölümüne
Şöyle bağıra bağıra
Bir yüzünü göremedim
Görüş günlerinde
Bir de eline değemedim
Bir de yüreğine
Şöyle kucaklayamadım bir de
Ölümüne
Sen
içerdeyken ben
Vitrinlerin önünden geçtim
Minibüs duraklarında bekledim
Simitçilerle yarenlik ettim
Üstüme bir ceket aldım
El tezgahlarında kitaplara baktım
Sen içerdeyken ben
Hiç oturup ağlamadım
Hiç karartmadım umudu
Hiç bulandırmadım onuru
Öyle dimdik durdum ortada
İşte burada ulan işte burada
Böyle burada
Hiç yıkılmadan
Hiç utanmadan
Ve hiç unutmadan
Vitrinlerin önünden geçtim
Minibüs duraklarında bekledim
Simitçilerle yarenlik ettim
Üstüme bir ceket aldım
El tezgahlarında kitaplara baktım
Sen içerdeyken ben
Hiç oturup ağlamadım
Hiç karartmadım umudu
Hiç bulandırmadım onuru
Öyle dimdik durdum ortada
İşte burada ulan işte burada
Böyle burada
Hiç yıkılmadan
Hiç utanmadan
Ve hiç unutmadan
Sen
içerdeyken ben
Gülen resmimi yaptırdım
Sokaktaki ressama
Her zaman yaptığım gibi
Buzdolabını ayağımla kapadım
Parkların banklarına adını kazıdım
Adını kazıdım duvarlara
Adını, adımın yanına yazdım
Hiç unutmadım, utanmadım
Korkmadım
Parmaklarımı şıklattım Fidayda'da
Hani vardı ya
Fidayda'da hanım kızım Fidayda
Gelip geçen her tren bağırtısında
Kalkıp aynaya baktım sonra
Gülen resmimi yaptırdım
Sokaktaki ressama
Her zaman yaptığım gibi
Buzdolabını ayağımla kapadım
Parkların banklarına adını kazıdım
Adını kazıdım duvarlara
Adını, adımın yanına yazdım
Hiç unutmadım, utanmadım
Korkmadım
Parmaklarımı şıklattım Fidayda'da
Hani vardı ya
Fidayda'da hanım kızım Fidayda
Gelip geçen her tren bağırtısında
Kalkıp aynaya baktım sonra
Sen
içerdeyken ben
Perdeleri hiç kapatmadım
Hiç bakmadım arkama
Başını ellerinin arasına alan
Üç-beşinin arasında olmadım
Öyle bıraktığın gibi
Öyle yaşadığımız gibi yaşadım
Sen içerdeyken ben
Perdeleri hiç kapatmadım
Hiç bakmadım arkama
Başını ellerinin arasına alan
Üç-beşinin arasında olmadım
Öyle bıraktığın gibi
Öyle yaşadığımız gibi yaşadım
Sen içerdeyken ben
Bir
adını söyleyemedim
Söyle bağıra bağıra
Bir yüzünü göremedim
Görüş günlerinde
Bir de eline değemedim
Bir de yüreğine
Söyle kucaklayamadım bir de
Ölümüne
Sen içerdeyken ben...
Söyle bağıra bağıra
Bir yüzünü göremedim
Görüş günlerinde
Bir de eline değemedim
Bir de yüreğine
Söyle kucaklayamadım bir de
Ölümüne
Sen içerdeyken ben...
İbrahim
Sadri
ANAMA
Dokuz ay koynunda gezdirdi beni
Ne cefalar çekti ne etti Anam
Acı tatlı zahmetime katlandı
Uçurdu yuvadan yürüttü Anam
Anaların hakkı kolay ödenmez
Analara ne yakışmaz ne denmez
Kan uykudan gece kalkar gücenmez
Emzirdi salladı uyuttu
Anam Doğurdu beni Sivas ilinde
Sivralan Köyünde tarla yolunda
Azığı sırtında orak elinde
Taşlı tarlalarda avuttu
Anam Ben yürürdüm Anam bakar gülerdi
Huysuzluk edersem kalkar döverdi
Hemen kucaklayıp okşar severdi
Çirkin huylarımı soyuttu Anam
Çocuğudum Anam bana ders verdi
Okumamı çalışmamı öngördü
Milletine bağlı ol da dur derdi
Vatan sevgisini giyitti Anam
Tükenmez borcum var Anama benim
Onun varlığından oldu bedenim
Kimi koylu kızı kimisi hanim
Ta ezel tarihte kayıtlı Anam
Veysel der kopar mi Analar bağı
Analar doğurmuş ağayı beyi
İşte budur sözlerimin gerçeği
Okuttu öğretti büyüttü Anam Aşık Veysel'i
Aşık Veysel
Dokuz ay koynunda gezdirdi beni
Ne cefalar çekti ne etti Anam
Acı tatlı zahmetime katlandı
Uçurdu yuvadan yürüttü Anam
Anaların hakkı kolay ödenmez
Analara ne yakışmaz ne denmez
Kan uykudan gece kalkar gücenmez
Emzirdi salladı uyuttu
Anam Doğurdu beni Sivas ilinde
Sivralan Köyünde tarla yolunda
Azığı sırtında orak elinde
Taşlı tarlalarda avuttu
Anam Ben yürürdüm Anam bakar gülerdi
Huysuzluk edersem kalkar döverdi
Hemen kucaklayıp okşar severdi
Çirkin huylarımı soyuttu Anam
Çocuğudum Anam bana ders verdi
Okumamı çalışmamı öngördü
Milletine bağlı ol da dur derdi
Vatan sevgisini giyitti Anam
Tükenmez borcum var Anama benim
Onun varlığından oldu bedenim
Kimi koylu kızı kimisi hanim
Ta ezel tarihte kayıtlı Anam
Veysel der kopar mi Analar bağı
Analar doğurmuş ağayı beyi
İşte budur sözlerimin gerçeği
Okuttu öğretti büyüttü Anam Aşık Veysel'i
Aşık Veysel
ANLAR
Eğer yeniden
başlayabilseydim yaşama,
İkincisinde daha çok hata
yapardım.
Kusursuz olmaya çalışmaz,
sırtüstü yatardım.
Neşeli olurdum, ilkinde
olmadığım kadar.
Çok az şeyi ciddiyetle
yapardım.
Temizlik sorun bile
olmazdı asla.
Daha çok riske
girerdim
Seyahat ederdim daha
fazla.
Daha çok güneşin doğuşunu
izler,
Daha çok dağa tırmanır,
daha çok nehirde yüzerdim.
Görmediğim birçok yere
giderdim.
Dondurma yerdim doyasıya
ve daha az bezelye.
Gerçek sorunlarım olurdu
hayali olanların yerine
Yaşamın her anını gerçek
ve verimli kılan insanlardanım ben.
Yeniden başlayabilseydim
eğer, yalnız mutlu anlarım olurdu.
Farkında mısınız bilmem.
Yaşam budur zaten.
Anlar, sadece anlar Sizde
anı yaşayın.
Hiçbir yere yanında
termometre, su, şemsiye ve paraşüt almadan
Gitmeyen insanlardanım
ben.
Yeniden yaşayabilseydim
eğer, hiçbir şey taşımazdım.
Eğer yeniden
başlayabilseydim,
İlkbaharda pabuçlarımı
fırlatır atardım.
Ve sonbahar bitene kadar
yürürdüm çıplak ayaklarla.
Bilinmeyen yollar
keşfeder, güneşin tadına varır,
Çocuklarla oynardım, bir
şansım daha olsaydı eğer.
Ama işte 85’indeyim ve
biliyorum...
Ölüyorum...
Jorge Luis BORGES
ANLATAMIYORUM
…
AĞLASAM SESİMİ DUYAR
MISINIZ
MISRALARIMDA
DOKUNA
BİLİRMİSİNİZ
GÖZYAŞLARIMA
ELLERİNİZLE
BİLEMEZDİM ŞARKILARIN
BU KADAR GÜZEL
KELİMELERİNSE
KİFAYETSİZ OLDUĞUNU
BU DERDE DÜŞMEDEN
ÖNCE...
BİR YER VAR
BİLİYORUM
HERŞEYİ SÖYLEMEK
MÜMKÜN
EPEYCE YAKLAŞMIŞIM
DUYUYORUM
ANLATAMIYORUM...
Orhan Veli KANIK
Anne
İlk
kundağın
Ben
oldum, yavrum;
İlk
oyuncağın
Ben
oldum!
Acı
nedir
Tatlı
nedir... bilmezdim...
Dilin
damağın
Ben
oldum
Elinin
ermediği
Dilinin
dönmediği
Çağlarda,
yavrum
Kolun
kanadın
Ben
oldum
Dilin
dudağın
Ben
oldum
Belki kıskanırlar diye
Gördüklerini
Sakladım
gözlerden
Gülücüklerini...
Tülün duvağın
Ben
oldum!
Artık
isterlerse adımı
Söylemesinler
bana
“Onun
annesi” diyorlar...
Bu yeter sevgilim bu yeter
bana!
Bir
dediğini iki
Etmeyeyim
diye öyle çırpındım ki
Ve
seni öyle sevdim sana
O
kadar ısındım ki
Usanmadım,
yorulmadım, çekinmedim
Gün
oldu, kırdın... incinmedim;
İlk
oyuncağın
Ben
oldum yavrum
Son
oyuncağın
Ben
oldum...
Layık
değildim
Lâyık
gördüler
Annen
oldum yavrum,
Annen
oldum!
Arif
Nihat Asya
ANNEME
MEKTUP
Ben
bu gurbet ile düştüm düşeli,
Her
gün biraz daha süzülmekteyim.
Her
gece, içine mermer döşeli,
Bir
soğuk yatakta büzülmekteyim.
Böylece
bir lahza kaldığım zaman,
Geceyi
koynuma aldığım zaman,
Gözlerim
kapanıp daldığım zaman,
Yeniden
yollara düzülmekteyim.
Son
günüm yaklaştı görünesiye,
Kalmadı
bir adım yol ileriye:
Yüzünü
görmeden ölürsem diye,
Üzülmekteyim
ben, üzülmekteyim.
1936
N.
FAZIL KISAKÜREK
BAYRAK
EY
MAVİ GÖKLERİN BEYAZ VE KIZIL SÜSÜ
KIZ
KARDEŞİMİN GELİNLİĞİ, ŞEHİDİMİN SON ÖRTÜSÜ,
IŞIK
IŞIK, DALGA DALGA
BAYRAĞIM,
SENİN
DESTANINI OKUDUM, SENİN DESTANINI YAZACAĞIM.
SANA
BENİM GÖZÜMLE BAKMAYANIN
MEZARINI
KAZACAĞIM.
SENİ
SELAMLAMADAN UÇAN KUŞUN
YUVASINI
BOZACAĞIM.
DALGALANDIĞIN
YERDE NE KORKU, NE KEDER
GÖLGENDE
BANA DA, BANA DA YER VER.
SABAH
OLMASIN, GÜNLER DOĞMASIN NE ÇIKAR:
YURDA
AY YILDIZININ IŞIĞI YETER.
SAVAŞ
BİZİ KARLI DAĞLARA GÖTÜRDÜĞÜ GÜN
KIZILLIĞINDA
ISINDIK;
DAĞLARDAN
ÇÖLLERE DÜŞÜRDÜĞÜ GÜN
GÖLGENE
SIĞINDIK.
EY
ŞİMDİ SÜZGÜN, RÜZGARLARDA DALGALI;
BARIŞIN
GÜVERCİNİ, SAVAŞIN KARTALI
YÜKSEK
YERLERDE AÇAN ÇİÇEĞİM
SENİN
ALTINDA DOĞDUM,
SENİM
ALTINDA ÖLECEĞİM.
TARİHİM,
ŞEREFİM, ŞİİRİM HER ŞEYİM;
YERYÜZÜNDE
YER BEĞEN;
NEREYE
DİKİLMEK İSTERSEN,
SÖYLE,
SENİ ORAYA DİKEYİM...
ARİF
NİHAT ASYA
BEN
SANA MECBURUM
Ben sana mecburum bilemezsin
Adını mıh gibi aklımda tutuyorum
Büyüdükçe büyüyor bilemezsin
İçimi seninle ısıtıyorum
Ben sana mecburum bilemezsin
Adını mıh gibi aklımda tutuyorum
Büyüdükçe büyüyor bilemezsin
İçimi seninle ısıtıyorum
Ağaçlar
bahara hazırlanıyor
Bu şehir eski İstanbul mudur
Karanlıkta bulutlar parçalanıyor
Sokak lambaları birden yanıyor
Bu şehir eski İstanbul mudur
Karanlıkta bulutlar parçalanıyor
Sokak lambaları birden yanıyor
Kaldırımlarda
yağmur kokusu
Ben sana mecburum sen yoksun
Ben sana mecburum sen yoksun
Sevmek
kimi zaman rezilce korkuludur
İnsan bir akşamüstü ansızın yorulur
Tutsak ustura ağzında yaşamaktan
Kimi zaman ellerini kırar tutkusu
Birkaç hayat çıkarır yaşamsından
Hangi kapıyı çalsa kimi zaman
Arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu
İnsan bir akşamüstü ansızın yorulur
Tutsak ustura ağzında yaşamaktan
Kimi zaman ellerini kırar tutkusu
Birkaç hayat çıkarır yaşamsından
Hangi kapıyı çalsa kimi zaman
Arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu
Fatih’te yoksul bir gramofon çalıyor
Eski zamanlardan bir Cuma çalıyor
Durup köşe başında deliksiz dinlesem
Sana kullanılmamış bir gök getirsem
Haftalar ellerimde ufalanıyor
Ne yapsam ne tutsam nereye gitsem
Ben sana mecburum sen yoksun
Belki haziranda mavi benekli çocuksun
Ah seni bilmiyor kimseler bilmiyor
Bir şilep, sızıyor ıssız gözlerinden
Belki Yeşilköy’de uçağa biniyorsun
Bütün ıslanmışsın tüylerin ürperiyor
Belki körsün kırılmışsın telaş içindesin
Kötü rüzgar saçlarını götürüyor
Ne vakit bir yaşamak düşünsem
Bu kurtlar sofrasında belki zor
Ayıpsız fakat ellerimizi kirletmeden
Ne vakit yaşamak düşünsem
Sus deyip adınla başlıyorum
İçim sıra kımıldıyor gizli denizlerin
Hayır başka türlü olmayacak
Ben sana mecburum bilemezsin.
ATTİLÂ
İLHAN
BENİ
DUYAR MISIN?
Yar yanar kervan geçer yüreğimden her gece
Dilimde nakışlıdır bir kelime tek hece
Yorulurum yorgunum senin derdinden nice
Dağlarım var o dağlarda yollarım yok benim
Tükenmeyecek derdi ilaç azdırır imiş
Mevla sevene mezar kazdırır imiş
İki gününü bir asır azdırır imiş
Sana ulaşmak için asırlarım var benim
Elime hançer değse gül zannederdi gönül
Gözüme hazan değse yaz zannederdi gönül
Bütün elemlerimi haz zannederdi gönül
Onulmaz yaralarım sevdalarım var benim
Uzakların ışığı yanmaz oldu nicedir
Senin ismin kalbimde saklı nicedir
Hasretinle biçare beter oldum bilesin
Yüreğime sığmayan yangınlarım var benim
Ey gözleri bir ormandan daha muamma yeşil
Ey duyguları insan üstü müstakil
Bir sen varsın bende benden içre ve tekil
Sana gelmez feryatlarım çığlıklarım var benim
Beklenen gün gelir elbet, sabır ister dediler
Zaman geçti büyüttüğüm goncalarım derdiler
Seni benden ayırıp yaban ele verdiler
Hiç tükenmez hicranım sancılarım var benim
Adını alışmak koymuşlar nicedir unutmanın
Ben seni unutmuşsam yalan doğar fecirler
Her şafakta her gurupta seni anar yüreğim
Senden sonra sadece küllerim var benim
Yosun tuttu ağlamaktan gözyaşımın yatağı
Sensiz kurulmuyor gönüllerin otağı
Söyle sana bir lahza vuslatım var mı?
Kavuşulması muhal yarınlarım var benim.
Dalgalar senden yana çarpmaz oldu kıyıya
Martılar selamını getirmiyor nicedir
Uzaklarda sağ mısın yaşıyor musun hala?
Kalbimde senin için topraklarım var benim.
Yar yanar kervan geçer yüreğimden her gece
Dilimde nakışlıdır bir kelime tek hece
Yorulurum yorgunum senin derdinden nice
Dağlarım var o dağlarda yollarım yok benim
Tükenmeyecek derdi ilaç azdırır imiş
Mevla sevene mezar kazdırır imiş
İki gününü bir asır azdırır imiş
Sana ulaşmak için asırlarım var benim
Elime hançer değse gül zannederdi gönül
Gözüme hazan değse yaz zannederdi gönül
Bütün elemlerimi haz zannederdi gönül
Onulmaz yaralarım sevdalarım var benim
Uzakların ışığı yanmaz oldu nicedir
Senin ismin kalbimde saklı nicedir
Hasretinle biçare beter oldum bilesin
Yüreğime sığmayan yangınlarım var benim
Ey gözleri bir ormandan daha muamma yeşil
Ey duyguları insan üstü müstakil
Bir sen varsın bende benden içre ve tekil
Sana gelmez feryatlarım çığlıklarım var benim
Beklenen gün gelir elbet, sabır ister dediler
Zaman geçti büyüttüğüm goncalarım derdiler
Seni benden ayırıp yaban ele verdiler
Hiç tükenmez hicranım sancılarım var benim
Adını alışmak koymuşlar nicedir unutmanın
Ben seni unutmuşsam yalan doğar fecirler
Her şafakta her gurupta seni anar yüreğim
Senden sonra sadece küllerim var benim
Yosun tuttu ağlamaktan gözyaşımın yatağı
Sensiz kurulmuyor gönüllerin otağı
Söyle sana bir lahza vuslatım var mı?
Kavuşulması muhal yarınlarım var benim.
Dalgalar senden yana çarpmaz oldu kıyıya
Martılar selamını getirmiyor nicedir
Uzaklarda sağ mısın yaşıyor musun hala?
Kalbimde senin için topraklarım var benim.
BEŞİNCİ MEKTUP
Ayrılık diye bir şey
yok.
Bu bizim
yalanımız.
Sevmek var aslında,
özlemek var, beklemek var.
Şimdi neredesin? Ne
yapıyorsun?
Güneş çoktan
doğdu.
Uyanmış
olmalısın.
Saçlarını tararken beni
hatırladın, değil mi?
Öyleyse
ayrılmadık.
Sadece özlemliyiz ve
bekliyoruz.
Zamanı hatırlatan her
şeyden nefret ediyorum.
Önce
beklemekten.
Ömür boyunca ya bekliyor ya bekletiyor
insan.
İkisi de kötü, ikisi de
hazin tarafı yaşantımızın.
Bir çocuğun önce doğmasını
bekliyorlar,
Sonra yürümesini,
konuşmasını, büyümesini...
Zaman ilerliyor, bu defa
para kazanmasını,
Kanunlara saygı
göstermesini,
İnsanları sevmesini,
aldanmasını, aldatmasını bekliyorlar.
Ve sonra ölümü bekleniyor
insanoğlunun.
Ya o? Ya o?
İnsanlardan dostluk
bekliyor, sevgilisinden sadakat,
Çocuklarından saygı ve bir
parça huzur bekliyor,
Saadet bekliyor
yaşamaktan.
Zaman ilerliyor, bir gün o
da ölümü bekliyor artık.
Aradıklarının çoğunu
bulamamış,
Beklediklerinin çoğu
gelmemiş bir insan olarak
Göçüp gidiyor bu
dünyadan.
İşte yaşamak maceramız
bu.
Yaşarken beklemek,
beklerken yaşamak
Ve yaşayıp beklerken
ölmek!
Özleme bir diyeceğim
yok.
O kömür kırıntıları
arasında parlayan bir cam parçası.
O nefes alışı sevgimizin,
kavuşmalarımızın anlamı.
O tek güzel yönü
bekleyişlerimizin.
İnsanlığımız
özleyişlerimizle alımlı,
Yaşantımız özlemlerle
güzel.
Özlemin buruk bir tadı
var, hele seni özlemenin.
Bir kokusu var bütün
çiçeklere değişmem.
Bir ışığı var, bir rengi
var seni özlemenin, anlatılmaz.
Verdiğin bütün acılara
dayanıyorsam;
Seni özlediğim
içindir.
Beklemenin korkunç zehri
öldürmüyorsa beni;
Seni özlediğim
içindir.
Yaşıyorsam; içimde umut
varsa,
Yine seni özlediğim
içindir.
Seni bunca özlemesem;
bunca sevemezdim ki!
Ümit Yaşar
OĞUZCAN
"BİR
ADIN KALMALI GERİYE"
Bir
adın kalmalı geriye
Bütün kırılmış şeylerin nihayetinde
Aynaların ardında sır
Yalnızlığın peşinde kuvvet
Evet nihayet bir adın kalmalı geriye
Birde o kahreden gurbet
Sen say ki ben hiç ağlamadım
Hiç ateşe tutmadım yüreğimi
Geceleri koynuma almadım ihaneti
Hele nihavend hele buselik hiç geçmedi aklımdan
Ve hiç gitmedi bir topak kan gibi adın
İçimin nehirlerinden
Evet yangın
Evet salaş yalvarmanın korkusunda talan
Evet kaybetmenin o zehirli buğusu
Evet isyan
Evet kahrolmuş sayfaların arasında adın
Sokaklar dolusu bir adamın yalnızlığı
Bu sevda biraz nadan
Biraz da hıçkırık tadı
Pencere önü menekşelerinde her akşam
Dağlar sonra oynadı yerinden
Ve hallaçlar attı pamuğu fütursuzca
Sen say ki yerin dibine geçti geçmeyesi sevdam
Ve ben seni sevdiğim zaman bu şehre yağmurlar yağdı
Yani ben seni sevdiğim zaman
Ayrılık kurşun kadar ağır gülüşün kadar felaketiydi yaşamanın
Yine de
Bir adın kalmalı geriye
Bütün kırılmış şeylerin nihayetinde
Aynaların ardında sır
Yalnızlığın peşinde kuvvet
Evet nihayet, bir adın kalmalı geriye
bir de o kahreden gurbet
beni affet
kaybetmek için erken
sevmek için çok geç
Bütün kırılmış şeylerin nihayetinde
Aynaların ardında sır
Yalnızlığın peşinde kuvvet
Evet nihayet bir adın kalmalı geriye
Birde o kahreden gurbet
Sen say ki ben hiç ağlamadım
Hiç ateşe tutmadım yüreğimi
Geceleri koynuma almadım ihaneti
Hele nihavend hele buselik hiç geçmedi aklımdan
Ve hiç gitmedi bir topak kan gibi adın
İçimin nehirlerinden
Evet yangın
Evet salaş yalvarmanın korkusunda talan
Evet kaybetmenin o zehirli buğusu
Evet isyan
Evet kahrolmuş sayfaların arasında adın
Sokaklar dolusu bir adamın yalnızlığı
Bu sevda biraz nadan
Biraz da hıçkırık tadı
Pencere önü menekşelerinde her akşam
Dağlar sonra oynadı yerinden
Ve hallaçlar attı pamuğu fütursuzca
Sen say ki yerin dibine geçti geçmeyesi sevdam
Ve ben seni sevdiğim zaman bu şehre yağmurlar yağdı
Yani ben seni sevdiğim zaman
Ayrılık kurşun kadar ağır gülüşün kadar felaketiydi yaşamanın
Yine de
Bir adın kalmalı geriye
Bütün kırılmış şeylerin nihayetinde
Aynaların ardında sır
Yalnızlığın peşinde kuvvet
Evet nihayet, bir adın kalmalı geriye
bir de o kahreden gurbet
beni affet
kaybetmek için erken
sevmek için çok geç
İbrahim
Sadri
Biz, kısık sesleriz..
minareleri,
Sen, ezansız bırakma,
Allah’ım!
Ya çağır şurda bal yapanlarını;
Ya kovansız bırakma,
Allah’ım!
Mahyasızdır minareler..
göğü de
Kehkeşansız bırakma,
Allah’ım!
Müslümanlıkla yoğrulan
yurdu
Müslümansız bırakma
Allah’ım
Bize güç ver.. cihad meydanını
Pehlivansız bırakma,
Allah’ım!
Kahraman bekleyen
yığınlarını
Kahramansız bırakma
Allah’ım!
Bilelim hasma karşı
koymasını:
Bizi cansız bırakma,
Allah’ım!
Müslümanlıkla yoğrulan
yurdu
Müslümansız bırakma
Allah’ım
Yarının yollarında yılları
da
Ramazansız bırakma,
Allah’ım!
Ya dağıt kimsesiz kalan
sürünü
Ya çobansız bırakma,
Allah’ım!
Bizi Sen sevgisiz, susuz,
havasız
Ve vatansız bırakma,
Allah’ım!
Müslümanlıkla yoğrulan
yurdu
Müslümansız bırakma
Allah’ım
ARİF NİHAT
ASYA
Bu Vatan
Kimin
Bu
vatan, toprağın kara bağrında
Sıra
dağlar gibi duranlarındır.
Bir
tarih boyunca onun uğrunda
Kendini
tarihe verenlerindir.
Tutuşup
kül olan ocaklarından
Şahlanıp
köpüren ırmaklarındır
Hudutlarda
gâzâ bayraklarından
Alnına
ışık vuranlarındır.
Ardına
bakmadan yollara düşen
Huduttan
hududa yol bulup koşan
Şimşek
gibi çakan, sel gibi coşan
Cepheden
cepheyi soranlarındır.
İleri
atılıp sellercesine
Göğsünden
vurulup tam ercesine
Bir
gül bahçesine girercesine
Şu
kara toprağa girenlerindir.
Tarihin
dilinden düşmez bu destan
Nehirler
gazidir, dağlar kahraman.
Her
taşı bir yakut olan bu vatan
Can
verme sırrına erenlerindir.
Gökyay’ım
ne desen ziyade değil
Bu
sevgi bir kuru ifade değil
Sencileyin
hasmı rüyada değil
Topun
namlusundan görenlerindir.
Orhan
Şaik Gökyay
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder